Girişimlerde Alan Adının Önemi

Twitter, FourSquare, Zynga, KickStarter, Delicious, SoundCloud, Tumblr, FeedBurner, Clickable, Meetup gibi hepimizin yakından bildiği ve kullandığı birçok girişimin yatırımcısı  Fred WilsonTüketiciler için web hizmetleri oluşturmak ve başlatmak için bir alan adının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu kesinlikle bizlerin yatırım yaparken ya da yatırım sonrası şirketlerle çalışırken üzerinde çok düşündüğümüz bir şey”, diyor. Çok da doğrudur, ama neden bu kadar önemlidir bu “alan adı” meselesi?

İşte ben bu yazıda alan adı meselesinin neden önemli olduğunu anlatmaya çalışacağım. İnternet dünyası, yani dijital âlem, özellikle e-ticaret söz konusu olduğunda hâlâ pek tanıdık bir alan değil. Bu yüzden, dijital dünyayı anlatırken hep yaptığım gibi, dijital örneklemeler yerine gerçek dünyadan gerçek örnekler vermek istiyorum.

İşte bu bağlamda, bir girişimci düşünelim. Girişimcimiz bir bisikletçi olsun mesela. İlk olarak ne yapar? Buyurun, birlikte bakalım:

Girişimci, bisiklet satmak için bir dükkân açmaya karar verir ve ilk adım olarak bisikletleri tedarik edeceği kanalları ayarlar. Sırada dükkânın hangi semt, cadde ve sokakta yer alacağı kararı vardır. Kuşkusuz her girişimci, bulunduğu şehrin en işlek yerinde dükkân açmak ister. Eh, takdir edersiniz ki, işlek bir caddedeki bisikletçinin, ara sokaklarda çalışan bir bisikletçiye göre başarılı olma ihtimali çok daha yüksektir. (Tabii bu ara sokakta açılan dükkânların başarısız olacağı şeklinde algılanmamalı:) Bir caddenin işlek olması, o caddeye insan trafiği sağlayan merkezlerin yakın olması ve kolay ulaşılabilir olmasıyla ilgilidir. İşte, işlek bir caddede yer alan iyi tasarlanmış bir mağazanın dijital ortamdaki karşılığı, doğru seçilmiş, hedefe yönelik jenerik bir alan adıdır.

Ancak girişimcimiz, istekleri bir yana, bütçesi doğrultusunda hareket edip, buna en uygun yeri seçmek zorundadır. Bu bağlamda alan adına, bütçesine göre karar vermek durumundadır. Bütçesi müsaitse “Bisiklet.com” gibi bir alan adı alır ve bisiklet arayan herkesin mutlaka tıklayacağı (yani mağazanın önünden mutlaka geçeceği) bir “dükkân”a sahip olmuş olur. “Bisiklet.com”a erişmesi mümkün değilse, mesela Bisikletci.com, Bisikletim.com da “işlek bir dükkân”dır. Bütçe kısıtlıysa, mesela eBisiklet.com caddenin bir arka sokağında işe başlamak anlamında tercih edilebilir. Girişimcimiz, “ben minimum bütçeyle işe başlayacağım” diyorsa, o zaman 15 TL verip OkanBisiklet.com gibi daraltılmış bir alan adı ile işe başlayabilir. Bu, yine reel dünyadan yola çıkarsak, pek de işlek olmayan bir ara sokakta işini iyi yaparak bilinirliğini artırma hedefine benzer. Bazen hiç de beklemediğiniz bir ara sokakta çok iyi bir bisikletçi bulabilirsiniz tabii ama çoğunluk bisiklet almak için cadde üzerine dizilmiş mağazalara gider.

Ama girişimcimizin fazla üzülmesine de gerek yoktur, çünkü işini büyüttükçe “ara sokaktaki dükkânını” işlek caddeye taşıma, yani mevcut markasına daha fazla trafik çekmek için jenerik bir alan adı alma ve markasına sınıf atlatma imkânı her zaman vardır. Zaten nasıl ki reel dünyada arka sokaktan işlek çarşıya geçmek ana hedefse, dijital alanda da iyi bir alan adı, rekabet açısından son derece stratejik bir hamledir. Çünkü ilerleme hedefi olmayan bir işletme, zamanla rekabet gücünü kaybeder.

Al Ries şöyle der: “Bir marka inşa etmenin yollarından birisi de daha iyi bir isme sahip olmaktır. Tüm diğer faktörler eşitken daha iyi isimli bir marka liderliği kapacaktır.

Bu konuya ilişkin güncel birkaç örnek verelim:

Dropbox, işe GetDropbox ile başlıyor. Yatırım alınca DropBox.com’a geçiyor.

Box, işe Box.net ile başlıyor, büyüyünce Box.com’u yaklaşık 1 milyon dolara satın alıyor.

Del.icio.us yatırımdan sonra Delicious.com’a geçiyor.

Aynı şekilde PlayFourSquare.com ile işine başlayan FourSquare da yatırım sonrası FourSquare.com’u satın alıyor.

Bu alımların ana sebebi ara sokakta olan dükkânı en işlek caddeye taşımaktır.

Peki, işlek caddede yer alan bir dükkân, yani iyi bir alan adı nedir?

İyi bir alan adı, akılda kalıcı, kolay anlaşılır, kısa ve belirleyici olandır. (Tıpkı, reel dünyada kısa, akılda kalıcı marka adlarının tercih edilmesi gibi.) Böylece bilinirlik ve prestij getirerek daha çok müşteri ve kazanç sağlayacaktır. Kullanıcıya güven verecek, satışların artmasına katkıda bulunarak rekabet avantajı sağlayacaktır.

Elbette bazı durumlarda dükkân lokasyonunun pek önemi yoktur. Örneğin Google, ileri derecede teknoloji kullanarak çok önemli bir yenilik getirmiştir ve/veya yüksek sermayeye sahiptir. Bu duruma yerel örnekler de verebiliriz: Trendyol.com, Limango.com gibi.

Alan adı meselesinin önemini, reel olarak kafanızda yeterince canlandırabildiğimi düşünüyorum.

Şimdi gelelim, neden iyi bir alan adına sahip olmamız gerektiğinin bilimsel açıklamasına:

Beynimize gün içerisinde sayısız uyarıcı sayesinde sayısız bilgi giriyor ve çok fazla veri depoluyoruz. Beynimiz, gün içinde karşılaştığı tüm bu uyarıcıların yaydığı bilgilerin hepsini canlı tutsa, kısa zamanda kapasite aşımı yaşar, sağlıksız hale gelir. Bu yüzden, beynimizin sadece ilgimizi çeken, bize şu veya bu şekilde hitap eden şeyleri akılda tutma gibi bir “filtre” özelliği var. Bu sayede, bizler bir alan ile ilgili sınırlı sayıda markayı hatırlayabiliyoruz. Bunlar da, kuşkusuz bir şekilde bizim ilgimizi çeken, ilgi alanımıza giren ürünler oluyor.

Kısa dönem hafıza kapasitemiz 7 ± 2 yani: Mesela size desem ki, “Bana bildiğiniz spor ayakkabı markalarını sayın”, piyasada 300 marka varsa, 10 tanesini ancak sayabilirsiniz. Hatırladıklarınız, ya ilginizi çekmiştir ya da herhangi bir deneyim edinmişsinizdir vb. Hatırlayabildiklerimiz, mesela ayakkabı değil de, avcılık malzemesi gibi spesifik alanlarda daha da azalmaktadır.

Her firmanın hayali, kendi markasını o alanı/ürünü tanımlayan marka haline getirmektir:

Kâğıt mendil dendiğinde Selpak, tıraş bıçağı dendiğinde Gilette, baş ağrısı ilacı için Aspirin, kolalı meşrubat için Coca cola ve kahve dendiğinde Nescafe akla geldiği gibi…

Firmalar bu hedeflerine ulaşmak için ciddi miktarlarda pazarlama (tanıtım, müşteri memnuniyeti vs) harcaması yaparlar. İşte jenerik bir alan adı, işe hayal edilen bu konum ile başlanmasını sağlar. Elbette bu her şey demek değildir ve bu konumda tutunabilmek için muazzam çaba sarf etmek gerekir.

Jack Trout, “Alabileceğimiz en önemli pazarlama kararı bir ürüne koyacağımız isimdir. Pazar payı, ürünün özelliklerinden çok markanın tüketicilerin zihinlerdeki gücü üzerinde yükselir. Uzun vadede bir marka, daha kaliteli bir ürün değil, daha kaliteli bir isimdir” der.

Bu noktaya kadar reel yaşamla dijital alandaki benzerlikleri göstererek ilerledik. Ama dijital alanın, önemli bir avantajı var ki zaten bu özelliği, onu çok kısa sürede tüm dünyada yaygın hale getirdi.

Reel yaşamda bütçesi yetmediği için dilediği yerde dükkân açamayan girişimciler var fakat iş, alan adlarına geldiğinde bu kural tam anlamıyla geçerli değil. Bütçenizin yettiği -ama yine doğru seçilmiş- alan adını alıp işe iyi bir noktadan başlama fırsatınız var. İnternet bunu hepimize sunuyor. Yaptığınız işi akıllıca tasarlayarak, doğru bir mantık ve enerjiyle yürüterek başarılı olma olasılığı, reel hayatta çok düşük ama internette hiç de azımsanmayacak oranda başarı öykülerine rastlıyoruz.

Sonuç mu? Benim girişimcilere tavsiyem şu: Çok küçük paralarla iş kurma imkânı sunan bu alanı, iyi bir fikriniz varsa mutlaka kullanın. Bütçenizin yettiği en iyi alan adı ile girişiminize başlayın ve işinizi büyüttükçe daha iyi bir alan adına terfi etmeyi hedefleyin.

 

“Girişimlerde Alan Adının Önemi” üzerine 2 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir